15 Milyonu aşan nüfusu ve her yıl yüz binlerce yeni aracın katıldığı
İstanbul trafiğine uygun araç nedir? Trafik düğümünün çözülmesi için
neler yapmak gerekir.
Kısa bir süre önce evlendim ve düğün hasılatıyla otomobil sahibi olmak
için piyasa araştırması yapmaya başladım. Sair zamanda sürekli trafikte
olan birisi olarak işimi kolaylaştıracak, yani kullanımı zahmet
vermeyecek, bazen gerçekten büyük zaman kaybı olan trafiği işkenceye
dönüştürmeyecek bir otomobil arayışına girdim.
Pek çok otomobil sevdalısı gibi ben de manuel vitesli otomobil
kullanmaktan, yani otomobili benim kullandığım hissinden büyük keyif
alıyorum. Ama artık İstanbul’da otomobil kullanmak, ne marka ve model kullandığınızdan bağımsız olarak ciddi çile haline gelebiliyor. Bu yüzden bende otomatik şanzımanlı
bir otomobil almaya karar verdim. Bunun diğer bir sebebi de kendimce
küçük çaplı bir yatırım yapmak. Nasıl mı? Eşimin otomobil kullanmasını
sağlayarak.
Kısa süre önce ehliyet alan fakat manuel şanzımandan, debriyaj
pedalından ve yokuşta otomobil kaldırmak stresinden korkan pek çok
kadın gibi kendisi de bu fobisinden otomatik şanzımanlı bir otomobil
sayesinde kurtulabileceğini biliyor. Ayrıca gün geçtikçe otomobil
kullanmanın bir keyif olmaktan çıkmasından korktuğum için herhangi bir
yere gidip gelirken direksiyonu müşterek kullanmak taraftarıyım. Bu
sayede arasıra ben yorulduğumda bana yardımcı olabilecek bir co-pilotun olması iyi olur
diye düşünüyorum. Asıl amaç belli olunca da bu çerçevede bir otomobil
seçimi yapmak gerekiyor. Otomatik şanzımanlı olacak, nispeten küçük
sınıf bir otomobil olacak, sağı solu vurulduğunda yedek parça fiyatları
üzmeyecek ekonomik bir otomobil. Buradan bakınca sanki kendime değil de
eşime otomobil alıyormuşum gibi görünüyor.
Benim bile bazen zorlandığım, kuralların aslında olmadığı İstanbul trafiğinde otomobil kullanırken rahat olup olamayacağını ise bilemiyorum. Belki bir gün İstanbul’da millet toplu taşımanın kıymetini anlar da trafik rahatlarsa, trafikte her otomobilde 1-2 kişi seyahat etmek yerine toplu taşıma araçlarını kullanırsa, trafik yükü hafifleyebilir. Bunun için de raylı sistem ulaşımın ya da metrobüs hattının yaygınlaştırılması, ucra köşelere kadar hizmet vermesi gerekiyor.
İstanbul için konuşursak, Büyükşehir Belediyesi’nin sürekli
geliştirdiği yeni projelerle toplu ulaşımı geliştirip insanların ulaşım
alışkanlığını değiştirme çabasını takdir etmemek mümkün değil. Bunlar
arasında Metrobüs
hattının geliştirilip Avcılar’a kadar olan bölümünün Beylikdüzü Tüyap’a
kadar uzatılması, şu an Topkapı’da son bulan hattın da Mecidiyeköy ve
Zincirlikuyu’dan sonra Boğaz Köprüsü üzerinden Kozyatağına kadar uzatılması planlanıyor. Bu hat tamamlandığında toplam 54 km’lik mesafe 80 dakikada alınabilecek. Hat üzerinde her 32 saniyede bir otobüsün hareket edecek olması da bu hattın yolcu taşıma kapasitesini 1 milyon 200 bin kişiye ulaştıracak. Boğaz Köprüsü geçişini diğer araçlarla aynı yol üzerinden yapacak olan Metrobüs köprüden
sonra diğer yerlerde olduğu gibi kendine özel güzergah üzerinden
seferlerine devam edecek. Bu sayede ilk yapıldığında günlük 270 bin
araç geçişine göre inşa edilen boğaz köprüsünün şu an ulaştığı günlük 380 bin araçlık trafiği de nispeten azalacak.
İstanbul için hazırlanan projelerin uygulanasının zorluklarının en
büyük sebeplerinden birisi, dünyadaki diğer metropollerde olduğu gibi
şehrin etrafını dolanan “çevre yollar”ın İstanbul’un doğu-batı
istikametinde yerleşik oluşu sebebiyle mümkün olmaması. Bu yüzden
İstanbul’un ulaşımının yüzde 90’ını sağlayan karayolu ulaşımının toplu
taşıma, raylı sistem ve deniz ulaşımına da kaydırılması gerekiyor.
Bakalım ileriki dönemde Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinin de büyük
bölümünü oluşturan ulaşım geliştirme ve planlama projeleri, hergün İstanbul trafiğine hergün katılan yüzlerce yeni aracın oluşturduğu trafik yükünü hafifletebilecek mi?